Ticaret Bakanı Mehmet Muş, “2021 yılı ilk çeyreğinde yaşanan dengeli ve güçlü büyümenin 2021 yılı ikinci çeyreğinde de devam ettiğini gözlemliyoruz. İlerleyen dönemde de bu dengeli ve güçlü büyümenin süreceğine ve bu kapsamda 2021 yılı OVP büyüme hedefi olan yüzde 9’u aşacağımıza inanıyorum.” dedi.
Bakan Muş, Vodafone Business ana sponsorluğunda düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin açılışında video konferans ile yaptığı konuşmada, bilimde ve teknolojide yaşanan gelişmeler neticesinde 21. yüzyılda dünyanın olağanüstü süreçlerden geçtiğini söyledi.
Muş, böylesi bir değişim sürecinde yerli ve uluslararası pek çok paydaşın bir araya gelerek istişarede bulunmasının, bu değişimi anlamaya çalışmasının, küresel ekonominin gidişatını değerlendirmesinin önemine işaret ederek, bu çerçevede düzenlenen zirvenin de önemli olduğunu dile getirdi.
Türkiye’nin son 20 yılda ekonomik istikrar ve güven döneminin tesis edilmesiyle birlikte çok ciddi atılımlar yaptığını, ekonomik, ticari, hukuki ve sosyal hayatın her alanında büyük ilerlemeler kaydettiğini belirten Muş, diğer yandan son yıllarda küresel ekonomiler için önemi artan dijitalleşme ve sürdürülebilirlik kavramlarının yakın gelecekte politika ve strateji yapım süreçlerinde temel parametrelere dönüşeceğini aktardı.
Muş, bu çerçevede, dünya ekonomisinin geçmekte olduğu değişim ve dönüşüm sürecinde Türkiye’nin potansiyelini daha fazla gerçekleştirebilmek adına çok çalışılması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Bu yeni dönemde dünya ekonomisinde söz sahibi güçlü bir Türkiye hedefine ulaşabilme hepimizin gayretlerine bağlı. Pandemi sonrası dönemde ekonomi ve iş dünyamızı bekleyen yeni fırsat ve risklerin en iyi biçimde analiz edilmesi hususunda hepimize büyük iş düşmekte. Ülkemiz ekonomisini küresel ekonomik iklimden bağımsız düşünmek mümkün değildir. Küresel salgın koşullarının olumsuz etkileri, 2019 yılından beri tüm ülke ekonomilerinde derinden hissedilmekte. IMF’in ekim ayında yayınladığı Ekonomik Görünüm Raporu’na göre 2020 yılında küresel ekonomi yüzde 3,1 daralmıştır. Söz konusu daralmanın ardından uygulanan genişleyici para ve maliye politikaları ile aşılanmada kaydedilen ilerlemeler sonucu 2021 yılının ilk iki çeyreğinde güçlü bir toparlanma sergilenmiştir.
Yine IMF tarafından yayımlanan 2021 Yılı Ekim Ayı Ekonomik Görünüm Raporu’na göre, küresel ekonominin 2021 ve 2022 yıllarında sırasıyla yüzde 5,9 ve yüzde 4,9 seviyesinde büyümesi öngörülmektedir. Dolayısıyla, 2021 yılında küresel ekonomide görülen bu toparlanmanın 2022 yılında yavaşlayarak da olsa devam edeceği söylenebilir. Küresel büyümeye paralel olarak, küresel ticaretin de 2021 yılında hızlandığı söz konusu IMF raporunda izlenmektedir. Buna göre, küresel ticaret hacmindeki 2020 yılındaki yüzde 5,3’lük daralmanın ardından 2021 ve 2022 yıllarında sırasıyla yüzde 10,8 ve yüzde 4,7 büyümesi beklenmekte.”
Mehmet Muş, aşılamanın yaygınlaşması ile birlikte küresel talepte yaşanan hızlı toparlanmanın, küresel ekonomi için arz-talep dengesizliklerini de beraberinde getirdiğine dikkati çekti.
Bir yanda güçlü talep artışı, diğer yanda bu yüksek talebe yetişmekte zorlanan tedarik zinciri olduğunun altını çizen Muş, dünya piyasalarının bu iki değişkenin ortaya çıkardığı zorlu bir süreçten geçtiğini söyledi.
Bu dönemde, lojistik maliyetlerinin hızla yükseldiğini, ayrıca enerji fiyatları, temel gıda ve endüstriyel emtia fiyatlarında şiddetli artışlar ortaya çıktığını hatırlatan Muş, konuşmasına şöyle devam etti:
“Türkiye ekonomisi, pandeminin ilk şokunun atlatılması ile birlikte 2020 yılı ikinci yarısından itibaren toparlanmaya başlamış, 2021 yılına ekonomik anlamda sevindirici bir giriş yapmıştır. 2021 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7,2 büyüyen ekonomimiz, ikinci çeyrekte yüzde 21,7 ile rekor bir büyüme kaydetmiştir. Ticaret Bakanlığı olarak en temel önceliklerimizden birisi net ihracatın büyüme katkısını en üst düzeye çıkarmaktır. Bu açıdan baktığımızda mal ve hizmet ihracatımızın büyüme oranına katkısı 10,8 yüzde puan olarak gerçekleşmiştir. Yani büyümenin yarısı ihracat kaynaklıdır. Yatırımlarda ise 2020’nin 2. yarısından itibaren başlayan artış eğiliminin 2021’nin 2. çeyreğinde de devam ettiğini ve yatırımların ekonomik büyümemize 5,4 puan katkı verdiğini görüyoruz.
Böylelikle 2021 yılı ilk çeyreğinde yaşanan dengeli ve güçlü büyümenin 2021 yılı ikinci çeyreğinde de devam ettiğini gözlemliyoruz. İlerleyen dönemde de bu dengeli ve güçlü büyümenin süreceğine ve bu kapsamda 2021 yılı OVP büyüme hedefi olan yüzde 9’u aşacağımıza inanıyorum. Bu olumlu büyüme performansı sonucu başta IMF olmak üzere uluslararası kuruluşlar, Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize etmektedir. Nitekim IMF Ekim Ayı Ekonomik Görünüm Raporu’nda 2021 yılı büyüme tahminlerinde, G-20 ülkeleri içerisinde en yüksek artış tahminini Türkiye ekonomisi için yapmıştır.”
Muş, benzer şekilde eylül ayında OECD tarafından açıklanan 2021 yılına ilişkin büyüme oranı tahminlerinde de en fazla yukarı yönlü revizyonun Türkiye için yapıldığını hatırlattı.
Bakan Muş, 2021 yılındaki güçlü performansın, önümüzdeki dönemde de aratarak devam edeceğine dikkati çekerek, konuşmasında Türkiye’nin bu yılki dış ticaret gelişmelerinden de bahsetti.
2021 yılı ocak-ekim döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre ihracatın yüzde 33,9 artarak 181,8 milyar dolar, ithalatın yüzde 22,5 artarak 215,6 milyar dolar olarak gerçekleştiğini anımsatan Muş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“2021 yılının ilk 10 ayındaki ihracat rakamıyla, pandemi öncesi son yıl olan 2019’da ulaşmış olduğumuz 180,8 milyar dolarlık en yüksek yıllık ihracat rekorumuzu daha şimdiden geride bıraktık. İhracatımızdaki bu performansın devamı ile 2021 yılının sonuna kadar, 211 milyar dolar olan OVP tahmininin üzerinde ihracat gerçekleştirmeyi öngörmekteyiz. Dünya Ticaret Örgütü’nün 2021 2. çeyreğine ilişkin olarak açıkladığı rakamlara göre, 2021 Ocak-Haziran döneminde Türkiye’nin ihracat artışı, dünya ihracat artışının üzerinde gerçekleşmiştir. Ülkemiz G20 ülkeleri içerisinde Güney Afrika ve Hindistan’dan sonra ihracatını en fazla artıran ülke olmuştur. Dış ticaret açığımız ocak-ekim döneminde geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 16 azalışla 33,8 milyar dolara gerilemiştir.
Bu başarı sayesinde, dünyanın farklı coğrafyalarına yaptığımız ihracat güçlü bir şekilde arttı, oransal olarak en fazla ihracat artışını Amerika Kıtası’na gerçekleştirdik. En önemli ticari partnerimiz olan Avrupa Birliği’ne ise ihracatımız yüzde 35 arttı. Tüm bu güçlü performansla ihracatın ithalatı karşılama oranını bir önceki döneme göre 7,2 puan artırarak yılın ilk on ayında yüzde 84,3 seviyesine çıkardık. Bu performansı üstelik küresel piyasalarda emtia fiyatlarındaki artış ve yüzde 56,4 artan enerji ithalatına rağmen başardık.”
Mehmet Muş konuşmasında, zirvenin ana teması olan “Sürdürülebilirlik ve Gelecek” konusuna da değindi.
Sürdürülebilirlik ve geleceğe ilişkin tartışmaların merkezinde iklim krizinin bulunduğunu belirten Muş, günümüzde artık dünyanın karşı karşıya kaldığı iklim krizinin, ne ertelenebileceğini, ne ihmal edilebileceğini ne de yok sayılabileceğini söyledi.
“Karbon salımına, iklimin bozulmasına ve sürdürülebilirliğin sona ermesine seyirci kalarak kendimizi ve gelecek nesillerimizi cezalandıramayız.” diyen Muş, şunları kaydetti:
“Bugün artık her ülkenin elinde bir iklim sermayesi var. Ülkelerin su kaynaklarını, verimli topraklarını ve havasını koruma becerisi ve küresel iklim değişikliğini önlemeye yönelik atacağı her adım, o ülkenin iklim sermayesine yönelik birikimini artırması anlamına da gelmektedir. İklim sermayesindeki her başarı, ülkelerin küresel ticaretteki başarılarını da besleyecektir. Yüksek bir iklim sermayesi biriktirmeyi başarmış ülkelerin ürünleri ve hizmetleri pazarlara daha kolay ulaşacak, daha fazla talep edilecektir.
Ülkemiz mal ve hizmet ihracatında ardı ardına rekorlar kırmaktadır. Ancak bu rekorları kalıcı hale getirmek, ülkemizi dünya ekonomi liginde üst sıralara taşımak ve müreffeh bir Türkiye yaratmak için sürdürülebilirlik konusuna daha fazla eğilmek, iklim sermayemizi artırmak ve iklim diplomasisini daha etkin kullanmak zorundayız. Artık dünya, ticaret savaşlarının da yeni nesil diyebileceğimiz bir versiyonu ile karşı karşıyadır. Bu yeni ticaret savaşlarında duvarlar gümrük vergileri ile değil, iklim değişikliğini gerekçe gösteren teknik engellerle örülmektedir. Bu yeni nesil ticaret savaşlarını kazanmanın yolu da hem kendi yeşil devrimimizi gerçekleştirmek hem de iklim diplomasisi araçlarını etkin kullanarak ticaretimizin önüne örülen haksız duvarları yıkmaktır.”
Bakan Muş, dünyanın en saygın üniversitelerinden biri tarafından yapılan bir araştırmanın, iklim krizinin sadece üretim süreçleriyle ilişkilendirilmemesi gerektiğine işaret ettiğini dile getirerek, bugün dünyanın en zengin ülkelerinin yaşam tarzları ve tüketim alışkanlıklarından kaynaklı olarak ortaya çıkan çevre kirliliğinin de iklim krizini beslediğini söyledi.
Gelişmiş ekonomilerin vatandaşlarının kişi başı karbon salımının, yoksul ülke vatandaşlarından çok daha yüksek olduğunu ifade eden Muş, “Oysaki iklim krizi, insanoğlunu daha büyük felaketlerle sınarken gelir ve statü ayrımı yapmayacaktır. Bu bilinçle, Türkiye olarak kendi yeşil devrimimizi gerçekleştirmek üzere gerekli adımları atıyoruz. Yakın zamanda Paris İklim Anlaşması Meclisimizce onaylandı. Ayrıca bir yol haritası niteliğinde olan Yeşil Dönüşüm Eylem Planımızı yayınladık. Bu dönüşümün gerisinde kalmayacağız, ancak önde de gitmeyeceğiz. Tam zamanlı ve gerektiği gibi bir dönüşüm gerçekleştirmek istiyoruz.” diye konuştu.