Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Antalya’da Belek Turizm Bölgesi’ndeki bir otelde düzenlenen “Savunma ve Havacılık Sanayiinde Küresel Stratejiler Konferansı’21″in kapanışında, savunma sanayisinin, hem milli güvenlikle yakın ilişkisi hem de taşıdığı potansiyel sebebiyle tüm dünya ülkeleri için büyük bir öneme sahip olduğunu söyledi.
Savunma ve havacılık sanayi sektörünün Türkiye için de stratejik öneme sahip sektörler arasında yer aldığını aktaran Muş, “Memnuniyetle ifade edebilirim ki ülkemiz artık bu sektörde dünyada söz sahibi olma yolunda hızla ilerliyor. Küresel ölçekte savunma sanayi sektörü harcamalarına ve ihracatına bakıldığında, ülkemizin konumu daha iyi görülebilmektedir.” dedi.
Küresel ölçekte savunma sanayisinde pazar büyüklüğünün 2 trilyon doları bulduğunu anlatan Muş, Türkiye’nin ABD, Rusya, İspanya, Güney Kore ve İsrail gibi ülkelerin de yer aldığı sıralamada 14’üncü olduğunu kaydetti.
Savunma sanayi gelirlerini dikkate alan dünya geneli ilk 100 firma listesinde ise 2021’de 2 firmanın bulunduğunu belirten Muş, bu anlamda savunma sanayisinde elde edilen başarıların Türkiye’nin göğsünü kabarttığını bildirdi.
Muş, Türkiye ekonomisinin dünyada aşılamanın hız kazanması, dış talepteki artış ve hizmet gelirleri sayesinde dünyadan pozitif ayrışarak, 2020 yılında güçlü bir toparlanma yaşadığını söyledi.
Bu yılda da güçlü büyüme performansının devam ettiğine dikkati çeken Muş, şöyle konuştu:
“Ülkemiz, 2021 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7,2, ikinci çeyreğinde yüzde 22 ve üçüncü çeyreğinde ise yüzde 7,4 büyüme kaydetmiştir. İhracatımız, bu güçlü büyümenin lokomotifi olmaya devam etmiştir. Nitekim ihracatımız geçtiğimiz yılın kasım ayına göre yüzde 33,4’lük artışla 21,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiş ve Cumhuriyet tarihinin aylık bazda en yüksek kaydı gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, son 12 aylık ihracat değerimiz 221 milyar dolara ulaşarak hedeflerimizin çok üzerine çıkmış bulunuyoruz. Bu rakamlar da göstermektedir ki Türkiye üreterek ve ürettiğini yurt dışına ihraç ederek büyümeye devam etmektedir. Nihai hedefimiz, Ar-Ge ve inovasyona dayalı üretim ve ihracat yoluyla dış ticaret açığını düşürerek cari açık konusunu gündemimizden kalıcı olarak çıkarmaktır.”
Muş, 2021’in savunma sanayi sektörü için de bir toparlanma yılı olduğunu kaydetti.
Bu yıl ocak-kasım döneminde sektörün ihracatının 2,8 milyar dolara ulaştığını vurgulayan Muş, yıl sonunu 3 milyar dolarla kapatma ihtimalinin yüksek olduğunu dile getirdi.
Muş, ileriki dönemde açıklanacak Uzak Ülke Stratejisi kapsamında ihracat potansiyelini daha da geliştirmek için ilave adımlar atacaklarını belirterek, “Kamu politikalarımız doğrultusunda hazırlanan 11. Kalkınma Planı, kapsamında savunma ve havacılık sanayinin ihtiyaçlarının yerli imalatla karşılanması hedeflenmiştir. Plana göre, öncelikli hedefler arasında yer alan savunma sanayinde, silahlı kuvvetlerimiz ve güvenlik güçlerimizin ihtiyaçlarını, sürekli gelişim anlayışıyla azami ölçüde milli teknolojiler ve yerli imkanlarla karşılayarak savunma ihracatını artırmak amaçlanmıştır.” ifadelerini kullandı.
Türk savunma sanayisinde 1990 öncesi dönemde ithalata bağımlı bir yapının mevcut olduğuna değinen Muş, 1990-2000 döneminde zırhlı savaş aracı, hafif nakliye ve temel eğitim uçağı ile kargo helikopteri gibi kara ve hava araçlarının ortak üretimi modeline geçildiğini söyledi.
Mil-Gem, Anka ve Hürkuş gibi önemli nitelikteki ana platformların kısmi tasarım sürecine 2000’li yıllarda başlanıldığını aktaran Muş, 2010’dan sonra da yerli helikopter, yerli savaş uçağı, Göktürk-3 projeleriyle yerli ve özgün tasarım ürünlerinin geliştirilme sürecine geçildiğini kaydetti.
Uluslararası platformlarda gizli ve açık bazı ambargolar uygulandığını belirten Muş, son zamanlarda Kanada ile yaşanan ve İHA’larda kullanılan görüş odaklı kamerada ihracat yasağının da sektörün dinamiklerini bir kez daha gözler önüne serdiğini dile getirdi.
Muş, geçmişten bu yana karşılaşılan kısıtlamaların Türkiye’yi uzun vadede kendi kendine yeten bir ülke haline getirdiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Yerlileşme oranları 2006 yılında yüzde 25 iken günümüzde yüzde 75’e çıkmıştır. Bu rakam Türk savunma sanayisinin ne kadar güçlü bir potansiyele sahip olduğunu gözler önüne sermektedir. Son 14 yıla bakacak olursak, 2002 yılında 1,3 milyar dolar olan savunma ve havacılık sektörü ciromuz 5 milyar dolara, savunma ve havacılık ihracatımız 247 milyon dolardan 2,5 milyar dolara ve Ar-Ge harcamalarımız 49 milyon dolardan 904 milyon dolara ulaşmıştır. Türkiye, milli güvenlik önlemleri ve terörle mücadele kapsamında zırhlı araçlar, silahlı ve silahsız insansız hava araçları konusunda kendini çok ileriye taşımıştır.”
Yerli ve milli sanayiyle güçlenen savunma kapasitenin, ülkenin menfaatlerinin koruyucusu ve bölge ülkelerinin istikrarının da teminatı olacağını anlatan Muş, “Türkiye, güçlü ordusu, ateş gücü ve son teknoloji yerli silahlarıyla bölgesinde büyük bir caydırıcı güçtür. Cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümünde birçok sektörde olduğu gibi savunma ve havacılık sanayinde de tasarlayan, üreten ve ihraç eden bir Türkiye vizyonunu hep birlikte başarmak üzere kararlı yürüyüşümüzü sürdüreceğiz. Sektörün 10 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşması için Ticaret Bakanlığı olarak tüm gayretlimizle çalışacağız.” diye konuştu.
Bakan Muş’a konuşması sonrası Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir tarafından milli muharebe uçağının maketi verildi.