“Çok yorgundum, ağır geldi her şey, taşıyamadığımı hissettim. Herkes gibi daha iyi bir hayat istedim, annem merdivenleri yıkamasın, kız kardeşim ağlamasın istedim. Ağır gelen çöpleri ayrıştırmak, içinde ekmeğimi aramak değildi, ağır gelen ‘baba’ olmaya çalışmak, ‘evin erkeği sensin artık’ cümlesini taşımaktı. Taşıyabildiğim yere kadar taşıdım ama sonra sorumluluğumu değil, kendimi bıraktım…” çok akıllı, diksiyonu düzgün, omuzlarında hayatın yükü ile ezilmiş bir gencin ağzından döküldü tüm bu cümleler kitap satırları gibi.
Her ergen gibi hareketli, kendi içerisinde benliğini bulma süreçlerinde yaşadığı sıkıntıları olan, hayatı anlamlandırmaya çalışan, inişleri çıkışları olan, her şeyden önemlisi hayalleri olan bir gençti T.P. Mühendis olmak istemiş, okumuş araştırmış ve yaşadığı içsel çalkalanmalarında devrilmeyen tek hayali olmuş belki de. Okulunda başarılı ama yerinde duramayan, ara ara devamsızlık problemi olan, gençliğini getirdiği heyecanı ile yaşamaya çalışan ama babasının ani ölümü ile gençlik heyecanın yerini yaşam mücadelesi depresyon alan bir genç T.P. Babasının ölümü sonrasında kısa bir süre dolup taşan evleri yerini sessizliğe ve çaresizliğe bırakınca ne yapacağını bilemeyen, bir gecede büyüyen bir genç adam o. Önce okulu ile sürdürebileceği bir iş arayışına girmiş lakin bir süre direndikten sonra artan devamsızlıklar yerini okuldan ayrılmaya bırakmış.
“KAZANDIĞIMIN YANINDA DAHA ÇOK KAYBETTİM”
“Aileme, anneme destek olmalıydım, çalışmalıydım. Bu süreci atlatınca bir şekilde okulumu tamamlarım diye düşünmüştüm. Gücümün yettiğince dayanmaya çalıştım ama çok yorulmuştum. Beynimin içinde hep düşünceler, olumsuzluklar dönüyordu, sonrasında tanıştığım arkadaş grubu içerisinde maddenin parlak ama zehirli yaşamında buldum kendimi. Yaptığım işten çok daha fazla kazandırıyordu bana, kaybettireceklerini hiç hesaba katmamıştım.” Pişmanlığı gözlerinden ve kalbinden dökülen sözlerden anlaşılsa da maddenin beyinde yarattığı ‘nüksler’ onu rahat bırakmıyordu. Tedavi olmayı başaramayacağı için istemedi önceleri. Çünkü kendi başına denemeye çalışmış ama hep yenilmiş beynine.
Bağımlılık probleminde ‘tedavi olmayı istemek’ iyileşme süreci için ciddi önem taşır. Bireylerin içerisinde bulundukları süreçler de iyileşmeyi veya reddetmeyi tetikler. Kişinin isteyerek madde kullanmayı bırakması iyileşme sürecini kısaltır. T.P. ile bir araya getirildiğimizde anlatımından ve yaşadığı süreçten yola çıkarak ağır bir kullanıcı olmadığı kanısına varmıştım. Klinik tedavisinin olması ve sonrasında psikolojik süreç takibinin yapılması geri dönüşlerin önünü kesmek için çok kıymetlidir.
YASTA KAYBOLMAK
T.P. babasının kaybını, o yaşaması ve atlatması gereken ‘yas’ sürecini sağlıklı bir şekilde yaşayıp atlatamamış, olmayışını kabul edememiş, gitmesinin arkasından ona bırakılan ve bir nevi dayatılan aile reisliği duruşunun altında ezilmiş ve çıkışı yanlış tercihlerde aramış bir genç. Bağımlılık tedavisi ile eş zamanlı olarak dışa vuramadığı, onu acıtan tüm duygularını yavaş yavaş da olsa kusması, babasının kaybının sağlıklı şekilde yaşaması ve her şeyden önemlisi hem kaybı hem de içinde bulunduğu durumu KABULLENMESİ tedavinin ilk aşamasını oluşturmaktaydı. Yaşadıkları hayallerini yıkmaya yetmemiş olması, onun yeniden yaşama tutunmasına sebep oldu, hiç kolay olmadı ne onun için ne de ailesi için…
Bazen hayat bize acı senaryolar yazar. Yaşımızdan büyük hayat tecrübeleri bırakır kucağımıza. Ne yapacağımıza, nasıl yapacağımıza karar veremeyiz. Akıl veren, sabır dileyen, yanında olduğunu söyleyen çoktur ama sonuç itibariyle tüm bunlar o sınavda ‘yalnız’ olduğun gerçeğini değiştirmez. İşte bu süreçte mücadeleyi kaybetmemek, çabalamak ve ayakta kalmaya çalışmak çok önemlidir.
Çocuk yetiştirmek, bir gencin sorumluluk bilinci ile yetişmesini sağlamak yetişkin bir birey olduğunda yaşama dair birtakım hazırlıkların geliştirilmesine, önlem alacağı noktaların belirlenmesinde kolaylaştırıcı etki yaratmasında önemlidir. Diğer önemli nokta ise yaşamın getirdiği zorluklar karşısında verilen mücadeleye destek olabilmektir.
Dr. Burcu Bostancıoğlu