İlerlemiş melanom cilt kanseri teşhisi konulan avukat Alex Green’e göre, immünoterapi olmasaydı 2019’da kesin ölmüştü. Kanseri bu tedavi sayesinde durdurulabildi.
İmmünoterapi, hastalıkla savaşmak için bedenin kendi bağışıklık sistemini devreye sokan ihtilal niteliğinde bir tedavi.
Ancak ne yazık ki şu anda kanserli insanların birden fazla immünoterapiden hiçbir yarar görmüyor.
Birçoğu nüksetmekte ya da bağırsak, deri ya da akciğerlerde ağrılı iltihaplanma da dahil değerli yan tesirlerle karşılaşıyor.
İngiltere’de milyonlarca sterlinlik yeni bir araştırma programı, hastaların en az yarısının neden immünoterapiye karşılık veremediğini ya da bu zayıflatıcı yan tesirlerden muzdarip olduğunu anlamayı amaçlıyor.
Şu anda 42 yaşında olan Alex’e birinci olarak 2012 yılında melanom teşhisi konmuş.
Ameliyatla tedavi edilmiş, fakat üç yıl sonra hastalık lenf bezlerine yayılmıştı.
Alex tümörleri aldırmak için birkaç ameliyat geçirdi. Akabinde radyoterapi gören Alex’in taramaları pak çıktı, lakin iki yıl geçmeden kanseri geri döndü.
Bu basamakta immünoterapi önerildi. “Bu büsbütün hayatımı kurtardı” diyor Alex.
“Bu tedavi olmasaydı 2019’da ölmem bekleniyordu ve geride eşim ile o vakitler dört ve yedi yaşlarında olan iki çocuğumu bırakacaktım.
“Bu benim için hayatımı değiştiren bir tedaviydi ve şu anda sekizinci yılımda tam remisyondayım ve olağan ve etkin bir ömür sürebiliyorum.”
‘Tedavi kolay değil’
Alex, tedavinin kolay olmadığı konusunda uyarıyor.
“Tedavinin sonuçları şaşırtan olsa da, birtakım zorlukları da beraberinde getirdi. Değerli kimi yan tesirler çıktı ve bu iki hafta boyunca hastanede kalmama neden oldu” diyor.
“Tedaviyi mümkün olduğunca tesirli ve hassas hale getirmek için immünoterapinin yan tesirlerini araştırmak ve anlamak önemli” diye ekliyor.
Araştırma projesinde Britanya’nın dört bir yanından 16 akademik kurum, Ulusal Sıhhat Hizmetleri (NHS) yönetimi ve sağlık kurulu yer alıyor ve 12 biyobilim ve teknoloji şirketiyle birlikte çalışılıyor.
Araştırmacıların inceleyeceği hususlardan biri, hekimlere bir kişinin belli bir ilaçtan yarar görüp görmeyeceğini gösterebilen ve ölçülebilir olan biyobelirteçlerin eksikliği.
Bu biyobelirteçlerin tanımlanmasıyla hem yarar sağlama mümkünlüğü en yüksek olan hastalar seçilebilir, hem de aşılar ve hücre tedavileri üzere yeni tedavilerin önü açılabilir.
Proje, göğüs, mesane, böbrek ve cilt kanseri için tedavilerini tamamlamış 3.000 hastayı ve tedaviye başlamakta olan 3.000 hastayı kapsayacak.
Araştırma ilerledikçe öbür kanser çeşitleri de eklenebilecek.
Royal Marsden hastanesinde kanser uzmanı olan Profesör Samra Turajlic, Londra’daki Francis Crick Enstitüsü’nde projeye liderlik edecek.
Prof. Turajlic, son yıllarda immünoterapi kullanılarak kanser tedavisinde büyük ilerleme kaydedildiğini söylüyor.
“Tedavi başarısızlığı ve yan tesirler nedeniyle hala birçok hastaya yetersiz hizmet veriyoruz.”
“Bu ölçekteki araştırmalar bizi klinikte daha düzgün testlere bir adım daha yaklaştırabilir, birebir vakitte kanser immünolojisi ve yeni tedavilerle ilgili daha fazla keşif yapılmasını sağlayabilir.
“Nihayetinde, Birleşik Krallık’ta her yıl çok sayıda insanı etkileyen bir hastalık için şahsa özel tıbbın uygulanmasını hızlandırmak istiyoruz.”
Alex’e nazaran, “Kanser, benimki de dahil olmak üzere ülkedeki her aileye acı, sefalet ve kalp kırıklığı getiren bir hastalık”.
“Ancak hükümetin NHS, araştırmacılar ve iş dünyası ile ortak çalışması sayesinde, bu dehşetli hastalığın tespit ve tedavisini 21. Yüzyıla taşıyarak daha fazla aileyi daha uzun müddet bir ortada tutmak için bilim ve yenilikten faydalanabiliriz.”