Merkez Bankası eski Başekonomisti Prof Hakan Kara ve Çağrı Sarıkaya’nın yaptığı Enflasyon dinamiklerindeki değişim: Döviz kuru geçişkenliği güçleniyor mu? adlı çalışmada Türkiye’de döviz kurundaki artışın giderek enflasyona daha fazla yansımaya başladığı ortaya çıktı. Çalışmada, enflasyon katılığının ilk olarak küresel krizi takip eden dönemde daha sonrasında ise özellikle 2017’den itibaren güçlendiği tespit edildi. Son yıllarda enflasyonun çift hanelerde yüksek bir platoya oturması ile oynaklığının artmasının ve hedeflerin çıpa niteliğini yitirmesinin, beklenti oluşumunda iktisadi birimlerin geçmiş enflasyona giderek daha yüksek bir ağırlık vermesine neden olduğu belirtildi.
Hakan Kara
Çalışmada 2017 sonrasında enflasyonun çıpalanma derecesinin zayıfladığı, fiyat dinamiklerinde belirgin değişimler olduğu, bu çerçevede özellikle enflasyon katılığının ve kur geçişkenliğinin önemli ölçüde arttığı ifade ediliyor. Bu sonuçların beklentilerin ve fiyatlama davranışlarının düzelmesi açısından hedeflere olan güvenin yeniden tesis edilmesinin önemine işaret ettiği kaydedildi.
Enflasyon hedeflerinin gerçekleşmelerine yakın olduğu 2017 öncesi dönemde döviz kuru hareketlerinin orta vadeli beklentiler üzerindeki etkisinin büyük ölçüde sınırlı kaldığının tespit edildiği çalışmada takip eden dönemde ise döviz kuru hareketlerinin beklenti oluşumunun önemli bir belirleyicisi konumuna geldiği vurgulandı. Zaman içinde değişen parametre tahminleriyle uzun dönem ortalama döviz kuru geçişkenliğinin on yıl önceki yüzde 18 değerlerinden kademeli olarak artarak yüzde 27’lere ulaştığı tespit edildi.
Çalışmada enflasyon ve döviz kuru ile ilgili şu önemli tespitlere ulaşıldı:
-Geçişkenliğin hızına dair bulgular, enflasyon hedeflemesinin ilk yıllarında döviz kuru değişimlerinin ağırlıklı olarak bir çeyrek gecikmeyle fiyatlara yansıtıldığına işaret ediyor. Ancak eş anlı (aynı çeyrek içerisindeki) kur geçişkenliğinde, öncelikle küresel finans krizini takiben, sonrasında ise 2018 yılında iki sıçrama görülüyor. Küresel krize kadar olan dönemde kur değişimlerinin yüzde 2’si aynı çeyrekte enflasyona yansıtılırken, 2019 yılı ve sonrasında bu oran yüzde 6’ya ulaştı. Buna göre yüzde 10 büyüklüğündeki bir kur şoku enflasyonu aynı çeyrek içerisinde ortalama 0,6 puan artırıyor. Aynı şokun bir çeyrek sonraki enflasyona etkisi ise 0,7 puan oluyor.
-Türkiye’de döviz kurundan enflasyona geçiş etkisi üzerine yapılan çalışmalara göre dalgalı kur rejimine geçiş sonrasında enflasyon hedeflemesinin ilk yıllarında kur geçişkenliği kademeli olarak zayıfladı. 2002 yılından itibaren enflasyonda sağlanan hızlı düşüşle beraber beklentilerin iyileşmesi ve geçmiş enflasyona endekslemenin belirgin şekilde azalmasıyla birlikte enflasyonun döviz kuru hareketlerine duyarlılığı azaldı. Bununla birlikte, zaman içinde değişen parametrelerle elde edilen bulgularla tüketici enflasyonu çift hanelerde kalıcı oldu ve oynaklığının arttığı 2016 yılı sonrasında döviz kuru hareketlerinin fiyatlara yansıtılma oranı da yükseldi. Bu süreçte, döviz kuru geçişkenliğinin boyutu ve hızında (gecikme yapısında) belirgin değişimler gözlendi.
-2009 ve 2010 yılları dışında yıl sonu enflasyon gerçekleşmeleri hedef düzeylerin üzerinde kalırken, gerçekleşme ile hedef arasındaki farkın giderek arttığı gözlendi. Bu nedenle enflasyon hedeflerinin inandırıcılığı zaman içinde erozyona uğradı, para politikasının beklentileri yönlendirebilme kapasitesi zayıfladı.
-2018 yılındaki finansal dalgalanma ve oldukça kısa sürede gerçekleşen yüksek oranlı değer kaybı, enflasyon belirsizliğini de önemli ölçüde artırdı. Bu dönemde TCMB Piyasa Katılımcıları Anketi’ndeki gelecek on iki aya ilişkin enflasyon beklentileri kullanılarak hesaplanan belirsizlik göstergelerinde keskin bir sıçrama gözlendi.
-Enflasyon hedeflerinin çıpa olma özelliğini yitirmesi, fiyat belirleme sürecinde geçmiş enflasyona atfedilen ağırlığın giderek artmasına ve enflasyon beklentileriyle döviz kuru arasındaki etkileşimin güçlenmesine yol açtı.
-Merkez bankalarının proaktif bir şekilde enflasyon trendine gelen şokları bertaraf edecek bir politika duruşu belirleyeceğine dair güvenin tesis edilmesi durumunda orta ve uzun vadeli enflasyon beklentileri hedeflenen düzeye çıpalanmakta ve kısa vadedeki geçici dalgalanmalardan etkilenmemekte. Para politikasının pasif (kayıtsız) kaldığı durumda ise enflasyona gelen şoklar kaynağına bakılmaksızın (arz veya talep) orta/uzun vadeli beklentilere yansıtılacak.
-2018 Ağustos ve Eylül aylarındaki yüksek oranlı değer kaybı (ABD dolarına karşı yüzde 34) neticesinde aynı aylarda tüketici enflasyonu beklentilerin sırasıyla 1,1 ve 4,2 puan üzerinde gerçekleşti. Bu aylara ait enflasyon verilerinin açıklanması sonrasında Eylül ve Ekim aylarında gelecek on iki aya ilişkin enflasyon beklentileri 1,5 ve 2,6 puan yukarı yönlü (yüzde 12,96’dan önce yüzde 14,46’ya sonra yüzde 17,03’e) güncellendi.
İşte çalışmanın tümü:
https://eaf.ku.edu.tr/wp-content/uploads/2021/11/erf_wp_2121.pdf