Kıkırdak hasarına kök hücre çözümü
Obezitedeki artış ve nüfusun yaşlanmasına bağlı olarak her geçen gün daha fazla kişi kıkırdak hasarı rahatsızlığı yaşıyor. Kıkırdak hasarının tedavisinde ise vücutta başka hücrelere dönüşebilme kapasitesine sahip kök hücreler ile yapılan uygulama önemli bir yer tutuyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Meriç, “Kıkırdak hasarına bağlı ağrı ve hareket kısıtlılığı olan hastaların şikayetlerinin azaltılmasında kök hücre uygulaması ile başarılı sonuçlar elde ediliyor. Bu uygulama, özellikle kıkırdak gibi kendini yenileme özelliği olmayan dokuların onarılmasına imkan tanıyor. Tedavinin başarılı olmasında doğru hasta seçiminin yanı sıra kök hücrelerin uygun ve güvenilir tekniklerle elde edilmesi de önemli” dedi
Halk arasında kireçlenme olarak bilinen kıkırdak hasarı oldukça sık görülen bir rahatsızlık. Kıkırdak hasarı 45 yaş üstü yetişkinlerin %19’unu ve 60 yaş üstü kişilerin %37’sini etkiliyor. Kıkırdak hasarı en çok diz eklemini tutuyor ve diz ekleminde ağrı, şişlik ve eklem hareketlerinde kısıtlama en yaygın görülen şikayetler arasında yer alıyor. Kıkırdak hasarı çoğu zaman ilerleyerek hastaların günlük hayatlarında ciddi ağrıya ve yaşam kalitesinin düşmesine sebep oluyor. Obezitedeki artış ve nüfusun yaşlanmasına bağlı olarak her geçen gün daha fazla sayıda kişi bu rahatsızlıktan ötürü ağrı çekiyor.
Kıkırdak dokusu, damarı olmayan ve kanla beslenmeyen bir bölge olduğundan üzerinde hasarlanma meydana geldiğinde geri döndürülemeyen kayıplar oluşabiliyor. Fazla kilo nedeniyle aşırı yük binmesi, uzun süre aynı pozisyonda oturmak ve hareket azlığı gibi etkenler kıkırdak zedelenmesine neden oluyor ve bu zedelenmenin sebep olduğu ağrı nedeniyle kişinin hareketleri kısıtlanabiliyor.
Kıkırdak hasarının tedavisinde ise birçok yöntem bulunuyor. Bu yöntemler arasında özellikle ameliyat için erken dönemde olan veya ameliyat olmak istemeyen hastalar için kök hücre uygulaması yer alıyor.
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Meriç, kıkırdak hasarında kök hücre uygulamaları üzerine son yıllarda birçok klinik çalışma yapıldığını belirterek “Kıkırdak aşınmasının erken döneminde yani 2’nci ve 3’üncü evre gibi erken aşamalardaki hastalarda kök hücre tedavisi ile etkili sonuçlar alınabiliyor. Kıkırdak harabiyeti nedeniyle ağrısı olan ve ağrı kesicilerle veya fizik tedavi ile sonuç alınamayan hastalarda cerrahi tedaviye gereksinimi azaltmak veya ötelemek için uyguladığımız kök hücre ile yapılan çalışmalarda uzun süre etkili olduğunu görüyoruz” dedi.
Kök hücre kaynakları nelerdir?
Kök hücrelerin vücutta başka tip hücrelere dönüşebilme özelliğine sahip ana hücreler olduğunu ifade eden Meriç, “Pratikte kök hücreler en sık olarak kemik iliğinden ve yağ dokusundan elde edilir. Leğen kemiği ve göbek yağı çok sayıda kök hücrenin alınabileceği kaynaklardır ve hafif bir sedasyon ve lokal anestezi ile hastalar tamamen uyutulmadan iğne ile alınan bu kök hücreleri ayrıştırma işlemleri sonrasında hasarlı bölgelere uygulanır. Bu işlem yaklaşık 20-30 dakika sürer. Kök hücreler aynı zamanda ağrıdan sorumlu inflamasyonu ve ağrı kesici etkiye sahip proteinler ve hasarlı dokunun tekrar gelişmesini sağlayan hücresel ürünlere sahip” şeklinde konuştu. Kemik iliği ve göbek yağının farklı özellikleri olduğunu belirten Prof. Dr. Gökhan Meriç yağ dokusunun kemik iliğine göre çok daha fazla sayıda kök hücre ihtiva ettiğini ve kıkırdak aşınması nedeniyle diz içine yapılan enjeksiyonların karşılaştırıldığı bir çalışmada yağ dokusundan elde edilen kök hücrenin hastaların ağrıların azaltılması ve hareketin artırılmasında PRP, kemik iliği kaynaklı kök hücre ve hyaluronik asitten daha etkili olduğunu gösterdiğini söyledi.
“Hasta seçimi ve doğru teknik önemli”
Kişinin kendi vücudundan elde edilen kök hücrenin uygulamasında amacın dokunun hasarlanma sürecinin yavaşlatılması, ağrı azaltılarak hareketin tekrar kazanılması olduğuna dikkat çeken Meriç, şöyle devam etti: “Kök hücre uygulamasında hastalar en çok hasarlı kıkırdağın kendini yenileyip yenilemediğini merak ediyor. Bu konuda yapılan çalışmalar, kök hücre uygulaması sonrasında çekilen MR görüntülemelerinde uygulama öncesine göre hastaların kıkırdak volümünde artış tespit edildiği gösteriyor ve bu oldukça umut verici. Ancak yeni bir tedavi olduğu için daha fazla veriye ihtiyaç var. Tedavinin başarısını artıran ana etmenlerin başında uygun teknikle fazla sayıda aktif kök hücrenin elde edilmesi ve doğru hasta seçimi geliyor. Müdahale gerektirecek durumlarda kök hücre kapalı veya açık müdahalenin yerini tutmaz ancak müdahale ile birlikte yapılan kök hücre uygulamaları tedavinin başarısını artırıyor.” (BSHA)