Aradan geçen sürede öğrencisinden işçisine, emeklisinden memuruna kadar milyonlarca yurttaş yeni model nedeniyle ağır bir bedel öderken, Nureddin Nebati’nin “epistemolojik bir kopuş” olarak nitelendirdiği yeni yaklaşım dar bir azınlığı ihya etti
Eylül 2021’de başlatılan faiz operasyonu ve sonrasında atılan adımlar, Türkiye ekonomisini ve vatandaşları derinden etkiledi.
Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz indirimleri sonrasında döviz kurları ve enflasyon patlarken, halkın büyük bölümünün alım gücünde dramatik düşüşler yaşandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu operasyonu önce “faiz sebep enflasyon netice”, “nas ortada” gibi ifadelerle savunurken, döviz kurlarındaki sert artışların ardından söylem değişmiş ve “yeni ekonomi modeline geçiş” ilan edilmişti.
Söz konusu modele göre, TL’deki değer kaybı ile birlikte artan rekabet gücüyle ihracat artacak, ithalat azalacak ve Türkiye cari fazla vermeye başlayacaktı.
İlginizi ÇekebilirDış ticaret açığı ağustosta rekor kırdı
Birçok ekonomist ortada model denebilecek bir politika çerçevesi olmadığını vurgularken, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin önceki gün Ekonomik Dönüşüm ve Yeni Paradigmalar Zirvesi’nde yaptığı konuşmadaki “Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır” sözleri tartışmaları alevlendirdi.
Uygulanan yeni ekonomi modeli ile Merkez Bankası politika faizini yüzde 19’dan yüzde 12’e indirirken, resmi enflasyon yüzde 19’dan yüzde 80’e sıçradı ve 20 yılın zirvesini gördü.
Dolar/TL kuru 8,30’dan 18,50’ye kadar yükselirken, kur korumalı TL mevduat adlı riskli ürün de Türk Lirası’nın değer kaybını önleyemedi.
ERDOĞAN: ‘HAKLI ÇIKMAKTAN MEMNUNUZ’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından düzenlenen Ekonomik Dönüşüm Zirvesi’nde “Asla mali gerçeklerden, iktisat teorilerinin önümüze serdiği birikimden kopmadık. Hepsinden istifade ederek kendi özgün ekonomi modelimizi oluşturduk. Bu yaklaşımın teorik altyapısını muhataplarıyla paylaştık. Biz ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı ve nereye varacağımızı biliyorduk, haklı çıkmaktan memnunuz. Yaşanan her küresel kriz yaklaşımımızın ne kadar doğru, uygulamalarımızın ne kadar sağlıklı olduğunu teyit etmiştir” diyerek yeni ekonomik modeli savundu.
Ancak, dünyada dolar bazlı enerji ve gıda fiyatlarının hızla yükseldiği, Ukrayna’daki savaşın küresel ekonomiyi sarstığı ve ABD başta olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz artırmaya başladığı bir dönemde hükümetin geri adım atmadığı faiz operasyonunun Türkiye için faturası giderek ağırlaşıyor.
Bu operasyondan geniş kesimler zararlı çıkarken, dar bir kesim ise kârlı çıktı.
İşte kazananlar…
BANKALAR: Cumhurbaşkanı’nın faizler nedeniyle sık sık hedef aldığı bankalar, faiz operasyonundan en kârlı çıkanlar arasında yer aldı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, bankacılık sektörünün ocak-ağustos dönemi net kârı yıllık yüzde 420 artarak 252,2 milyar TL oldu. Bankaların net faiz geliri de bu dönemde yüzde 215 arttı.
KKM’DE PARASI OLANLAR: Döviz kurunu stabil hale getirmek ve yabancı para birimlerine olan talebi azaltmak için hükümetin hayata geçirdiği Kur Morumalı Mevduat’ta (KKM) parası olanlar hem dolardaki yükselişten hem de mevduat faizinden faydalandı. Ancak, KKM’nin Hazine’ye maliyeti şuanda 75,6 milyar TL’yi bulmuş durumda. Bu miktar
sadece Hazine’den mudilere ödenen para. Merkez Bankası’nın dövizden KKM’ye geçenlere ne kadar ödediği tam olarak bilinmese de KKM’nin kamuya toplam maliyetinin bu ödemelerle birlikte 150 milyar TL’nin üzerinde olduğu tahmin ediliyor.
YAP İŞLET DEVRET MÜTEAHHİTLERİ: Faiz operasyonuyla birlikte kur artışı, döviz cinsi yüksek gelir garantisi verilen yap işlet devret projelerinin müteahhitlerine yaradı. Hükümete yakın ilişkileri sayesinde ihaleleri toplayan az sayıdaki müteahhidin kazancı, kur artışıyla birlikte artıyor. Söz konusu müteahhitler, projeler için kullandıkları kredilerin de döviz cinsi olduğunu belirtseler de, yüksek gelir garantileri, kredi riskini aşıyor.
MÜLK SAHİPLERİ: İnşaat maliyetlerindeki artış, göçmen politikası ve yabancılara konut satışıyla birlikte aşırı düşük reel faizler, konut fiyatlarını şişiriyor. Merkez Bankası verilerine göre, Türkiye genelinde konut fiyatları temmuzda bir önceki aya göre yüzde 8, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 173,8, arttı. İstanbul’da konut fiyatları yüzde 200,1, Ankara’da yüzde 181, İzmir’de yüzde 162,2 artış gösterdi.